23 Kasım 2010 Salı

BioGrow Saç Canlandırıcı Losyon


BioGrow Saç Canlandırıcı Losyon

Saça derinlemesine nüfus eden en gelişmiş saç solüsyonu BioGrow

Birçok saç ürünü DHT zararını minimuma indirerek saç derisini beslemeye ve saç dökülmesini engellemeye ya da geciktirmeye yardımcı olur. Peki ya tamamen dökülmüş alanlarda nasıl yeniden saç çıkar BioGrow saçlı deriye uygulandığında deri yüzeyinden hızla emilir, kökleri besleyen hücrelerin ihtiyacı olan mineral ve vitaminleri sağlamaya ve kökleri uyararak saçın büyüme döngüsünü tekrar harekete geçirmeye yardımcı olur. Böylece zayıflamış ve incelmiş saçlar kalınlaşmaya başlarken, dökülerek boşalmış saç kökleri de yeniden saç üretmeye başlamasına yardımcı olur.

- Saç derisini beslemeye,
- Saçı kökünden beslemeye,
- Gücünü kaybetmiş saç kökünü canlandırmaya yardımcı olur.
- Tamamen doğal ve herhangi bir yan etkisi yoktur.
- Saç derisini ölü deriden ve kalıntılardan arındırmaya,
- Zayıflamış yerleri güçlendirmeye, saç telini kalınlaştırmaya,
- Kan dolaşımını hızlandırmaya ve yeni saçların çıkmasını sağlamaya yardımcı olur.
- İlaç kapsamı dışında olduğundan reçetesizdir ve FDA onayı gerektirmez

Hipertiroidizm

T3 ve T4 hormonlarının tiroid bezinden fazla salgılanması durumudur. Hipertiroidizmin altında yatan sebeplerin çok sayıda olmasına karşın, en sık Graves hastalığına rastlanır. Bu hastalıkta vücut TSH reseptörü antikorları üretir. Bu an­tikorlar bezi uyararak, hormonların aşırı bir şekilde salınmasına neden olur. Bu kişilerde tiroid bezinin büyümesi (tıbbi adıyla guatr) ve gözlerin öne doğru bü­yümesi (egzoftalmi) görülür.
Hipertiroidizmi bulunan kadınların, mümkünse gebe kalmadan evvel uygun te­davi programına alınması gerekir. Hastalığın neden olduğu düşük, erken do­ğum, düşük doğum ağırlığı, ölü doğum, preeklampsi gibi riskleri aza indirmek için, bu gereklidir.
Tiroid beziniz fazla çalışıyorsa, doktorunuz size, büyük olasılıkla, kanınızda yüksek miktarda bulunan tiroid hormonlarını azaltmak için ilaç önerecektir. Bu ilaçlar plasentadan geçebilir. Bu nedenle yakın takip altında olmanız istenir. İlaçların etkisi ile bebeğin tiroid hormonlarının fazla düşmesi önlenmeye çalışı­lır. Bebeğin kalp atımı, büyüme ve gelişmesi normal gidiyorsa, her şey yolunda demektir.,.
Doktorunuz kanınıza bulunan TSH reseptör antikorlarının miktarını da yakın­dan takip etmek isteyecektir. Çünkü bu antikorlar da plasentadan geçebilir ve bebeğinizin tiroid bezinin fazla uyarılmasına neden olabilir. Bebeğiniz doğduk­tan sonra da çocuk hastalıkları hekimi tarafından olası bir tiroid hastalığı açısın­dan yakından takip edilecektir.

Dermalox Anti Bakteriyel Yara Bakım Solüsyonu


ADET ALANA 1 ADET BEDAVA

DERMALOX SUPER OXIDIZED WATER Anti bakteriyel Yara Bakım Solüsyonu

Yeni Stabil Super Oxidized Water Yara Bakım Teknolojisi ile Yara Bakımında Güvenlik ve Performans…


Dermalox yara bakım solüsyonu dünyada uzun yıllardır kullanılmakta olup, yara bakımında kullanılan en önemli ve başarılı ürünlerden biri olmuştur. Etken madde HOCI Hipokloröz olarak bilinen kimyasal, vücut tarafından mikroorganizmalara karşı üretilir. Bu sebepten dolayı insan vücudu hiçbir şekilde Hipokloröze anti-alerji göstermez.

Dermalox'u neden kullanmalısınız

- Diabetik yara bakımında, yanık yara bakımında ,pişik ve yatak yaralarında, her türlü kesik ve yaralanmalarda ;
- Canlı dokuların korunmasını,
- Doku devamlılığını ve fonksiyonunun onarılmasını,
- Yara direncinin gelişimindeki koşulların optimize edilmesini,
- Uzun ve aşırı inflamasyonun Çeşitli mikrobik ajanlar veya toksinlerine karşı vücudun göstermiş olduğu; hararet artması, kızarıklık ile karakterize iltihabı reaksiyon. önlenmesini,
- Enfeksiyon ve diğer iyileşmeyi bozan nedenlerden kaçınılmasını,
- Skar formasyonunun Yara izinin oluşması minimize edilmesini,
- Anti-bakteriyel özelliği sayesinde mikroorganizma faaliyetlerine engel olunmasını,
- Formülündeki HOCI sayesinde antiseptik ve eriyik oksijen sayesinde de zarar görmüş hücrelere dışarıdan oksijen verilmesini sağlayarak, yaranın antibakteriyel ortamda, hızlı ve etkin bir şekilde ve iyileşmesini sağlar.

Tüm bu özelliklerinin yanı sıra kullanımı ise çok kolaydır :


Uygulamada öncelikle yaranın temiz olmasına dikkat edilir. Daha sonra uygulanacak bölgeye direkt spreyleme yapılarak, dermalox ile bu bölgenin tamamı bolca ıslatılır. Islak şekilde bırakılarak kuruması beklenir. Yaranın durumuna göre gerekirse dermaloxla ıslatılmış tampon bezleri yaranın üzerine uygulanarak sarılır ve ıslak kalması sağlanır. Diabetik hastaların ayak yaralarında bir kaba dermalox doldurularak ayak bu kabın içerisinde en az 15 dakika bekletilir.

Stop Grey Saç Beyazlığını Giderici Losyon


KERAMINE H STOPGREY LOSYON

Herhangi bir saç rengine titizlikle ve yavaş yavaş etki eder. Ani bir değişim yapmaz.

Etkinliği ve güvenilirliği Ferrara Üniversitesince Onaylanmıştır.

Avrupa Birliği Sağlık Normlarına Uygundur.

Stop Grey melanin yerine, saçınızı yavaş yavaş doğal rengine dönüştürecek pigmenti saç gövdesine günden güne yükler. StopGrey'i beyazlamış saçın bulunduğu bölgeye uygulayarak kullanabilirsiniz. Hafif bir gri etki sağladığınızda dilerseniz uygulamayı bırakabilirsiniz veya beyazlık tamamiyle kayboluncaya kadar devam edebilirsiniz.

StopGrey kullanıma hazır ve de kullanımı kolay şeffaf bir losyondur; herhangi bir saç losyonu gibi her sabah temiz saça uygulayınız. 3 veya 4 haftadan sonra istediğiniz renk tonuna ulaşacaksınız. Elde ettiğiniz tonu korumak için losyonu her hafta sadece 2 veya 3 kez uygulamanız yeterlidir. Deride leke yapmaz.

Sayf Organik Vitamin Complex Saç Bakım Seti


Sayf Organik Vitamin Complex Saç Bakım Seti


Sayf Saç Bakım Şampuanı

Yağ bazlı Vitamin Complex'i kolay arındırabilecek şekilde, bir çok vitamin takviyesi yapılarak konsantre hazırlanmıştır. Saç dökülmesini engellemeye yardımcı olur. Kuru ve yıpranmış saçlar içindir. Saçı kuvvetlendirip parlak görünüm sağlanmasına yardımcı olur.

Sayf Vitamin Komplex

Sayf Vitamin Complex'i, bitkisel yağlar ve saçlarınız için gerekli olan vitaminlerin karışımıyla elde edilmiş bir üründür. Kullanılan bitki özleri ve yağları, her türlü saç tipine uygun olacak ve saç derisinin içine nüfuz edecek şekilde seçilerek özenle formüle edilmiştir.

Sayf Saç Bakım Maskesi

Sayf Saç Bakım Maskesi, ekstra vitaminli ve çok kuvvetli bir maskedir. Saçların kimyasal işlemlerden dolayı gördüğü zararı gidermeye yardımcı olur.Saç köklerini kuvvetlendirmeye, parlak ve yumuşak olmasını sağlamaya yardımcı olur.

Sayf Two Phase Conditioner

Sayf Two Phase Conditioner, saçınızdan durulamayı gerektirmeyen şekillendirmenizde yardımcı olacak, fön öncesinde kullanabileceğiniz bir üründür. Çift fazlı olduğundan kullanmadan önce iyice çalkalayın. Küçük dozlarda nemli ve temiz saça uygulayınız, beslenerek parlaklığını göreceksiniz. Ekstra vitamin katkılıdır. Saçtaki elektriklenmeyi önlemeye yardımcı olur.

Kullanımı

SAYF Vitamin Complex'ini saç diplerine, saç derisinin nemleneceği miktarda püskürtün, tarayarak uçlara yayıp friksiyon yapabilirsiniz. 20-30 dk. bekledikten sonra, SAYF Bakım Şampuanı ile arındırıp, SAYF Bakım Maskemizi dip ve uçlara rahatça yedirebilirsiniz.10 – 15 dakika beklemeniz gerekmektedir. Ürünlerimiz konsantre olduğundan az dozda kullanmaya özen gösteriniz. Son olarak, fön öncesi kullanabileceğiniz, parlatıcı, vitaminlerle takviye edilmiş, şekil vermede yardımcı olacak, saçınızdaki elektriği alacak, kaybettiği nemi geri kazandırarak yumuşamasını ve kolay taranmasını sağlayacak olan SAYF Two Phase Conditioner'i çalkaladıktan sonra saçınıza sıkabilirsiniz.


Diş dolgusu tarih oluyor

Uzun süredir araştırmalar yapan Fransız bilim adamlarının, diş dolgusunun tarihe karışmasını sağlayacak bir buluş üzerinde yaptıkları çalışmalarda önemli gözlemlerde bulundukları açıklandı.
İtalyan La Stampa gazetesinde çıkan habere göre, Paris'teki Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırmalar Enstitüsünde görev yapan araştırmacılar, MSH (melanosit uyarıcı hormon) içeren bir jel ya da mikrofilm kullanarak çürük dişe müdahale ettiklerinde, dişin içindeki hücrelerin yenilendiğini gözlemledi.
Fareler üzerinde yapılan testlerde, yöntemin uygulanmasından yaklaşık bir ay sonra çürüklerin iyileştiğini gören bilim adamları, bu yöntemle birçok insanın korkulu rüyası olan diş dolgularının ve kanal tedavilerinin ortadan kalkabileceğine işaret etti.
Araştırmacılar, klinik testler tamamlanmadığı için bir süre daha piyasaya sunulamayacak olan ürünün çürüğü önleyici değil, tedavi edici bir yöntem olduğuna da dikkati çekti.

Annyvette İnci Tozu Maskesi




İnci tozu, insanın cilt dokusu gibi, mineral tabanlı organik yapısında çeşitli bioaktif moleküller ihtiva eder. İnsan cildi için hayati önem taşıyan yapı taşları ve proteinlerin de arasında yer aldığı yirmiden fazla amino asit ve bir düzinenin üzerinde mineral içeren inci tozunun cildin metabolizmasını hızlandırıp, hücre yenileyici, sıkılaştırıcı, canlandırıcı ve kırışıklık önlemeye yardımcı etkileriyle cildin gençleşmesine katkıda bulunduğu bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Modern biomühendislik teknikleri sayesinde içerdiği doğal aktif maddeleri koruyarak ve cilde nüfuz edebilecek ölçüde rafine edilen inci tozu cilde derinlemesine etki eder.

ANN YVETTE inci tozu maskesi sadece saf öğütülmüş inci tozundan oluşan 100 doğal bir üründür.
En iyi kalite istiridyelerden elde edilen, okyanus incilerinin, defalarca öğütülüp rafine edilerek toz haline getirilmesiyle oluşur. Çok ince olan bu toz, gözeneklerin içine derinlemesine nüfuz ederek cilt tarafından kolayca emilir.
Maske düzenli kullanıldığında cildin elastikiyetinin artmasına, kırışıklıkların önlenmesine, hücrelerin yenilenmesine ve cildinizin daha parlak canlı bir görünüme kavuşmasına yardımcı olur.


İnci Tozu / Okyanustan Gelen Doğal Güzellik

Kolojen yapı taşları ve proteinler değişik görevler üstlenerek cildin taze ve pürüzsüz olmasını sağlarlar. Bunlardan herhangi birinin deformasyona uğraması, cildin görünümünü etkileyerek pürüzlü, çökük ve kırışık cilde sebep olabilir.

İnci, aynen insanın cilt dokusu gibi, mineral tabanlı organik yapısında çesitli bioaktif moleküller ihtiva eder. İnsan cildi için hayati önem taşıyan yapı taşları ve proteinlerin de arasında yeraldığı yirmiden fazla amino asit ve bir düzinenin üzerinde mineral içeren inci tozunun cildin metabolizmasını hızlandırıp, hücre yenileyici, sıkılaştırıcı, canlandırıcı ve kırışıklık önlemeye yardımcı etkileriyle cildin gençleşmesine katkıda bulunduğu bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır.

Modern biomühendislik teknikleri sayesinde içerdiği doğal aktif maddeleri koruyarak ve cilde nüfuz edebilecek ölçüde rafine edilen inci tozu cilde derinlemesine etki eder.
Uzak doğulu kadınların pürüzsüz ve genç görünümlü ciltlerinin ardında yatan etken olarak bilinen inci tozu 3000 yılı aşkın bir süredir hanedan kadınlarından günümüz modern insanına kadar kullanılagelmiştir. İmparatoriçe Dowager Cixinin 74 yaşında iken bile kusursuz ve genç görünümlü olan cildi için inci tozu kullandığı bilinmektedir.

İçerdiği mineral ve amino asitlerin zenginliği açısından özellikle Güney Asya Denizinde yetişen istiridyelerden elde edilen incilerle üretilen ANN YVETTE cilt bakım ürünleri …

Ağız kokusunun başlıca 4 sebebi

Hem sizi hemde çevrenizdekileri gayet rahatsız edici bir problem olan ağız kokusunun başlıca 4 sebebi hakkında uzmanlar bilgiler verdi.
1.Yemekler:
Yemek yedikten sonra dişler arasında kalan besin parçaları ağız kokusuna neden olabiliyor. Ayrıca soğan, sarımsak gibi uçucu yağlar içeren besinler de koku oluşturabiliyor. Bu besinler sindirildikten sonra içeriğindeki yağlar dolaşım sistemi tarafından ciğerlere taşınıyor ve nefes yoluyla dışarı veriliyor. Soğan ve sarımsak 72 saate kadar koku yapabiliyor.
2. Diş problemleri ve ağız hijyeni eksikliği:
Dişler her gün fırçalanıp, diş ipiyle temizlenmediğinde bakteriler ağızda birikiyor ve hidrojen sülfür yayarak kötü kokuya neden olabiliyor.
3. Ağız kuruluğu:
Ağzı temizleyen ve nemli tutan salya eksikliğinde ölü hücreler dil ve damaklarda birikiyor ve kokuya neden oluyor. Bu tip ağız kokusu genelde sabah uykudan uyanıldığında ve sıklıkla ağzı açık uyuyan kişilerde görülüyor.
4. Hastalıklar:
Akciğer ve sinüs enfeksiyonları, metabolik hastalıklar, böbrek hastalıkları, diyabet, kronik reflü gibi hastalıklar da çeşitli şekillerde ağız kokusuna neden olabiliyor.

Genç Görünmek, Zinde Ve Dinç Olmak, İçin Maydanoz Kürü

İbrahim Saraç Oğlu

  • Genç Görünmek, Zinde Ve Dinç Olmak, İçin Maydanoz Kökleri hariç, saplarıyla birlikte 15-20 tane taze
    maydanozu havanda iyice ezin, üzerine yarım
    limon sıkın. iyice karıştırıldıktan sonra
    sabah kahvaltısından yarım saat önce aç
    karnına tüketin, üzerine bir bardak su için
    On beş gün ara vermeden her sabah bu
    kürü uygulayın· Sonra bir hafta ara verin.
    Bir hafta aradan sonra tekrar on beş gün aynı
    şekilde kürü uygulayın.Dört-beş ay sonra
    duruma göre bu kürü aynı şekilde tekrar
    edebilirsiniz.
    Kaynak: Hürriyet gazetesi

DYNAMIC GAME KOŞU BANDI

Motor Gücü : 2,0 AV
Hız : 1-12 km/saat
Gösterge Bilgileri : Hız, zaman, mesafe, kalori, nabız, body fat ve eğim.
Gösterge Tipi : Tek pencereli grafik göstergeli mavi ışıklı LCD gösterge.
Program Sayısı : Freewill, track, ramble, fat burn, aerobic ve warm up olmak üzere toplam 6 adet hazır program ve 1 adet manuel program bulunmaktadır.
Eğim : %12 otomatik eğim.
Cihazın Kurulu Ebatları : 160 x71×136 cm
Cihazın Katlanmış Ebatları : 86×71x143 cm
Cihazın Ağırlığı : Net: 55 kg Brüt: 61 kg
Yürüyüş Alanı : 40×120 cm
Nabız Ölçme Sistemi : Elden nabız ölçer.
Cihazın Katlanma Özelliği : Katlanabilir. Tekerlekleri sayesinde kolayca taşınabilir.
Kişi Taşıma Kapasitesi : 110 kg
Diğer Özellikler : Göstergede kolay erişim tuşları bulunmaktadır. 2,4,6,8,10,12 km hıza tek tuşa basarak ulaşabilirsiniz. Kollarda start-stop ve hız arttırma-azaltma tuşları vardır. Suluk koymak için özel bölümü vardır. Body Fat ile vücut yağ oranını ölçer. 2 fonksiyonu bulunmaktadır : Masaj ve tvist (tvist aleti ayrı olarak gelmektedir)
Zemin Türü : Tartan Zemin, Cushion® deck

DYNAMIC 200N KOŞU BANDI ÖZELLİKLERİ

Motor Gücü : 2 hp
Hız : 1-16 km/h
Gösterge Tipi : Tek pencereli mavi ışıklı LCD ekran
Gösterge Bilgileri : Hız,zaman,mesafe,kalori,nabız,body fat
Program Sayısı : 12 hazır program + 1 manuel program bulunmaktadır
Eğim : %12 otomatik eğim
Cihazın Kurulu Ebatları : 158*71,5*132,5 cm
Cihazın Katlanma Özelliği : Katlanabilir
Cihazın Katlanmış Ebatları : 735*71,5*150 cm
Cihazın Ağırlığı: Net: 58 KG Brüt: 75 KG
Yürüyüş Alanı : 42*130 cm
Nabız Ölçme Sistemi : Elden nabız ölçer
Bant Kalınlığı :1,6 mm
Diğer Özellikler: 5,8,12 km hıza tek tuşa basarak çıkabilirsiniz.
Suluk koymak için özel bölmesi vardır
Kolay Kurulum özelliği vardır
Kollarda eğim ve hız arttırıp azaltma tuşları vardır.

Ağızdaki bakteriler ağız kokusuna neden oluyor

Ağız kokusunun önemli sebeplerinden biri diş taşlarıdır. Diş taşları ağızda kalan yemek artıklarının üzerine tükürükten gelen minerallerin çökelmesiyle oluşur. Ağız kokusuna ayrıca sigara ve alkol, ağızdan nefes alıp verme, ağız kuruluğu, solunum ve sindirim yolu iltihapları da yol açıyor.

Ağız kokusunun başlıca sebebi bakterilerdir. Bunları azaltmak için ise her yemekten sonra dişleri fırçalamak çok önemlidir.
Nefesimizin kötü kokmasından hiçbirimiz hoşlanmayız. Kötü kokan bir ağız ve nefes hayatımızın her alanında bizi birçok olumsuzlukla baş başa bırakır. Ağız kokusunun başlıca sebebi ağzımızda yaşayan bakterilerin ürettiği hidrojen sülfid gibi kuvvetli sülfür gazlarından olan volatil sülfür bileşikleridir. O nedenle ağzımızda yaşayan bakteri sayısını mümkün olduğunca azaltmaya çalışmalıyız. Bunun içinde her yemekten sonra dişleri fırçalamak çok önemlidir.
Ağız kokusunun en önemli sebeplerinden birisi de diş taşlarıdır. Diş taşları ağızda kalan yemek artıklarının üzerine tükürükten gelen minerallerin çökelmesiyle oluşur. Diş taşları oluştuktan sonra dişleri fırçalamakla bu taşları temizleyemezsiniz. Ancak bir diş hekimi bu temizliği yapabilir. Diş taşları temizlenmezse dişetlerinde iltihap oluşturur. Diş eti iltihapları dişetlerinde kanama, kemikte yıkım ve sağlam dişlerin sallanıp düşmesine sebep olur. Diş taşlarını temizletmenin dişlere hiçbir zararı yoktur.
Ağzımızdaki çürükler, kötü yapılmış dolgular, eskimiş ve kötü protezler de ağızda koku yaparlar. Çünkü bu ortamlar yemek artıklarının kolayca biriktiği ve bakterilerin rahatça üreyebildiği yerlerdir.
Ağız kokusunun diğer sebepleri arasında sigara ve alkol kullanımı, sürekli ağızdan nefes alıp verme, ağız kuruluğu, solunum yolu iltihapları, kronik sinüzit, sindirim sistemi hastalıkları böbrek hastalıkları ve diabet sayılabilir.
Ağız kokusunu önlemek için birkaç tavsiye:
 
Ağzınızdaki eskimiş dolguları, kötü protezleri değiştirtin. Çürüklerinizi tedavi ettirin. 6 ayda bir diş hekimine giderek düzenli kontrollerinizi yaptırın ve gerekliyse diş taşlarınızı temizlettirin.
Günde en az sekiz bardak su için. Bu sayede akışkan ve oksijenden zengin bir tükürük yapısına sahip olursunuz.
Alkol ve sigaradan uzak durun. Her ikisi de ağız kuruluğu yaptığından, bakterilerin yaşaması için uygun bir ortam oluşturur.
Diş fırçasıyla birlikte diş ipi kullanın. Çünkü fırçayla dişlerinizin arasını çok iyi temizleyemezsiniz. Diş aralarını diş ipiyle temizleyerek oralarda bakterilerin üremesini engelleyin. Alkol içermeyen ağız sularıyla gargara yapın. Alkol içeren gargaralar ağız kuruluğuna sebep olmaktadır.
Dilin üzerindeki girintiler bakterilerin kolayca üreyeceği yerlerdir. Dilinizin üzerini diş fırçanızla ya da dil için üretilmiş özel fırçalarla fırçalayın.
Burnunuzdan nefes alıp vermeye özen gösterin. Burnunuzla alakalı anatomik bir bozukluğunuz varsa öncelikle bunu düzelttirin.

Doktorum Kafa Travmaları ve Beyin Kanaması

11 Kasım Perşembe - "Doktorum Kafa Travmaları ve Beyin Kanaması izle, " Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroradyoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Civan İşlak, Doktorum 11 kasım 2010, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroşürji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Uzan ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anestiyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ercüment Yentür Doktorum'un stüdyo konukları.

Baş travma açısından insanların en çok korktuğu organlarındandır. Özellikle çocukluk döneminde daha sık karşılaşılan travmalardan daha fazla korkulur. Peki travmanın beyne ya da kafa için organlara zarar vermesi hangi durumlarda söz konusudur? Doktorum 11.11.2010 izle, Çocuklukta geçirilmiş bir düşme ya da çarpma ileride soruna yol açar mı? Beyin kanamalarının nedenleri arasında olan travmalarda belirtiler hafif ve sinsi olabilir mi? Doktorum 11 kasım perşembe izle, Başın bir darbe alması halinde neler yapmak gerekir? Beyin kanaması yalnızca ağrıyla mı belirti verir? Beynin hangi bölgesindeki kanama ne tür belirtiler verir? İşte bütün bunlar Doktorum'da ayrıntılı olarak anlatılacak.

Konuk uzmanlar, hem stüdyo konuklarının hem de canlı telefon ve mail yoluyla Doktorum'a ulaşan izleyenlerin sorularını yanıtlayacak.

Prof. Dr. Civan işlak
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
0212 414 30 00

Prof. Dr. Mustafa Uzan
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
0212 414 30 00
Mua: 0212 231 61 00

Prof. Dr. Ercüment Yentür
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
0212 414 30 00
Florance Nightingale
0212 224 49 50

Ağız içi iltihapları ve tedavisi

Ağıziçinin tipik iltihapları ağızdaki nedenlerden kaynaklanıyorsa birincil, başka hastalıklardan kaynaklanıyorsa ikincil olarak nitelenir. Stomatit ağız mukozasının akut ya da kronik biçimde iltihaplanmasıdır. Ağız mukozasında enfeksiyona yol açabilecek duruma gelmiş çeşitli mikropların varlığına bağlı olarak gelişir.
Kanamalı Stomatit kolayca kanayan dişeti mukozasının kızarması ve şişmesi ile kendini belli eder. Çoğu kez genel bir hastalığa, zehirlenmeye ya da vitamin yetmezliğine bağlıdır. Yunanca'da stoma "ağız", itis "iltihap" demektir. Stomatit geniş anlamıyla ağız içindeki bütün iltihaplan içerir. Dar anlamıyla ise gerçek ağız boşluğu mukozasıyla sınırlı olarak kullanılır.
İltihap dildeyse glossit, dişeti mukozasındaysa jinjivit adını alır. Ağız mukozası doğrudan doğruya ağızdaki nedenlerle kolayca hastalanır. Ayrıca bazı genel hastalıkların da ilk belirtileri ağızda ortaya çıkar. Bu nedenle ağız içi iltihapları birincil ve ikincil olarak ikiye ayrılır. İlki başka hastalıklara bağlı olmadan gelişir. İkincil olanlar başka organlann hastalanmasından sonra ortaya çıkar.
Ağıziçi iltihabının başlıca türleri arasında ağız nezlesi ile eksüdalı, ülserli, kangrenli, kanamalı ve aftlı iltihaplar sayılabilir.
Ağız nezlesi
En sık görülen ve en az zararlı türdür. Ağızdaki yerleşik bakteri florasının, genel ve yerel çeşitli durumlara bağlı olarak hastalık yapabilme yeteneği kazanmasından kaynaklanır. Her yaşta görülebilir. Özellikle iyi beslenmeyen çocuklarda, diş çıkaran bebeklerde ve kızamık, kızıl, suçiçeği, kızamıkçık gibi döküntülü hastalıklar sırasında ortaya çıkar. Erişkinlerde başlıca nedenleri diş taşları ve uygun olmayan diş protezlerinin kullanılmasıdır.
Sindirim bozuklukları, yüksek ateş, örseleyici yiyecekler, çok sıcak içecekler ve sigara da ağızda bu tip iltihap yapabilir. Ağız nezlesinin sık rastlanan bir başka nedeni vitamin eksikliğidir. Artık iskorbüt ve beriberi gibi ağır vitamin yetmezliklerinden kaynaklanan hastalıklar dengeli beslenme bilinci ve olanaklarının bulunduğu ülkelerin gündeminden çıkmıştır. Ama yetersiz ve dengesiz beslenmeye ya da vücuttaki işlev bozukluklarına bağlı olarak gizli vitamin eksikliği hastalıkları görülmektedir.
Ağız nezlesi genellikle ağız boşluğunda kırmızılıkla ortaya çıkar. Çoğu kez dil ve dudaklarda yaygın ve tekdüze kızarıklıklar görülür. Hasta ağzında kuruma ve yanma duyar. Yutma ve çiğneme hareketleri güçleşir. Bu tip ağıziçi iltihapları, mikrop öldürücü gargaralar kullanılarak tedavi edilebilir. Ayrıca ağrı ve yanma duyumunu ortadan kaldıran hafif uyuşturucu ve mikrop öldürücü ilaçlar yararlı olabilir. İltihap vitamin eksikliğine bağlıysa tedavi eksik olan vitaminlerin karşılanmasına dayanır.
Eksüdahlı ağıziçi iltihabı
Mukozada üstü beyaz renkli ağır bir iltihaplanma biçiminde ortaya çıkar. Genellikle ülserli stomatitin başlangıcıdır. Başlıca nedenleri ağız nezlesininkiyle aynıdır. Bazı meslek hastalıkları ve kimyasal maddelerin yol açtığı kronik zehirlenmeler de ağızda bu tip iltihaba neden olur. Bunların başında gelen kurşun ve civa zehirlenmeleri özellikle dişeti ve bazen dil iltihabına yol açar. Ağızdaki iltihaplanma bütün vücudu etkileyen hastalıkla birlikte tedavi edilir.
Ülserli ağıziçi iltihabı
Ağız nezlesinden de, eksüdalı ağıziçi iltihabından da ağırdır. Genellikle salgın biçiminde ortaya çıkar ve ağız boşluğunun temizliğine özen gösterilmemesi durumunda kolayca bulaşır. İltihap dişçilerinde başlar. Daha sonra bütün ağza yayılır. Diş köklerine, hatta dudaklara da yayılan sarımsı bir eksüdaya ve ağrılı şişkinliğe neden olur. Ülserli ağıziçi iltihabı Fusobacterium ve spiroketlerin etken olduğu Vincent anjini gibi yutak enfeksiyonlarına bağlı olarak ortaya çıkabilir. İlk şişkinlik evresinin ardından çok yavaş iyileşen ülser ve yaraların belirdiği bu tip ağıziçi iltihabında mikrop öldürücü gargaralar yeterli değildir. Ayrıca antibiyotik ve sülfamitlere dayanan genel bir tedavi uygulanır; bazı olgularda kortizon da gerekebilir.
Kangrenli ağıziçi iltihabı
Ülserli tipin son evresidir. Organizmanın aşın ölçüde güçten düştüğü durumlarda görülür ve doku ölümüne yol açar.
Kanamalı ağıziçi iltihabı
Kanamalarla ortaya çıkan ağız mukozası iltihabıdır. Genellikle ağızdaki belirli bir nedenden kaynaklanmaz. Pıhtılaşma bozuklukları, karaciğer ve kalp-damar hastalıkları, zehirlenmeler ve vitamin yetmezlikleri (niyasin ve C vitamini eksikliği) gibi genel hastalıkların bir belirtisidir. Akut lösemi, B12 vitamini eksikliğine bağlı kansızlık, tifo, sıtma gibi hastalıklar sırasında da sık görülür. Tedavi genel hastalığa bağlı olarak yürütülür.
Aftlı ağıziçi iltihabı
Çoğu kez virüslerden kaynaklanır. Genellikle süt çocuklarında, gebe kadınlarda ve sindirim
bozukluğu çekenlerde görülür. Bazı insanlarda ceviz, badem, çilek gibi belirili besinlerin yenmesiyle aftlı oluşumların yinelendiği göz önüne alınırsa bu hastalığın alerjik bir boyutu da olduğu söylenebilir.
Hastalık titreme ve ateş yükselmesiyle birden ortaya çıkar. Daha sonra ağız boşluğunda çok ağrılı ülserlere dönüşen sıvı dolu kabarcıklar görülür. Hastalık hızlı gidişlidir ve 1-2 haftada iyileşir. Gargara biçiminde bölgesel tedavinin yanı sıra antibiyotikler ve kortizonla genel tedavi uygulanır.
Kronik bakteri ve mantar enfeksiyonlarına bağlı ağıziçi iltihabı
Acti-nomyces ağız boşluğunda iltihaba yol açan önemli bir bakteri grubudur. Bu bakteriler ağızdaki kemik ve kas dokusuna yerleşir. Oluşturdukları fistüllerden çıkan irin çok miktarda tipik tanecikler içerir. Bu bakterilerin giriş yollan genellikle diş çürükleridir.
Oldukça sık rastlanan pamukçuk ağızda mantarlara bağlı bir iltihaptır. Ağız boşluğu mukozasında Candida albicans türü mikroskopik bir mantarın gelişmesiyle oluşur. Dişetlerini, dili, yanak iç yüzeylerini ve bademcikleri kaplayabilen kesilmiş süte benzer. Ağızda birbirleriyle birleşmeye eğilimli beyaz alanlar ortaya çıkar. Kolayca kaldırılabilen bu oluşumların altında kırmızı bir yüzey görülür. Pamukçuk daha çok yenidoğanlarda görülür. Yerel olarak uygulanan mantar öldürücü ilaçlar ve metilen mavisiyle kolayca tedavi edilebilir. Ama bu hastalık zayıf düşmüş ve organizmanın savunma yetenekleri azalmış yaşlılarda da ortaya çıkabilir. Bu durumda enfeksiyon derindeki dokulara, yani solunum ve sindirim mukozalarına yayılabilir.
İkincil ağıziçi iltihapları
Genel bir hastalığa bağlı olarak ortaya çıkar. Kızıl, kızamık, kızamıkçık ve suçiçeği gibi döküntülü hastalıklar, iskorbüt ve hemofili gibi kanamalı hastalıklar, lösemi, agranülositoz ve B12 vitamini eksikliğine bağlı kansızlık gibi kan hastalıkları, civa, bizmut, kurşun, gümüş, bakır gibi kimyasal madde zehirlenmesine bağlı çeşitli meslek hastalıkları sırasında görülür.
Özgül mikropların neden olduğu başlıca ağıziçi iltihaplan şunlardır: Frengide birinci evre lezyonu, ikinci evreye özgü kabartı ya da kızarıklıklar ve üçüncü evreye özgü göm (yumuşak şişkinlikler) ve ülserler biçiminde iltihaplar (frengi stomatiti); veremde ülserler ve çatlaklarla birlikte görülen iltihaplar (verem stomatiti); cüzamda zamanla ülserleşen derin düğümcük oluşumlan (cüzam stomatiti); belsoğukluğunda hastalık etkeni olan gonokoklara bağlı iltihaplar; difteri, yılancık ve impetigo etkenlerine bağlı ağıziçi iltihaplan.

Ağız kokusunun sebepleri ve tedavisi

Ağız kokusu, insanı olumsuz etkileyen bir durum olarak bilinir.
Erişkinler veya küçüklerin, yaşamlarında mutlaka ağız kokusundan şikayetçi oldukları zamanlar olmuştur. Bazılarının ise, bu durumdan şikâyeti kroniktir.

Ağız kokusu; etkilediği bireyler için sosyal ve psikolojik yönden olumsuz bir durum haline gelmiştir.
Kötü ağız hijyeni , dişler üzerindeki gıda birikimi, ağızdaki çürük kaviteleri , çekim yaraları , ülserler , dental ve tonsiller, apseler (diş ve bademcikle ilgili apseler) ; gingivitis, periodontitis ve stomatitis gibi diş eti hastalıkları , ağız kuruluğu , kıllı dil gibi ağız içindeki problemlerden oluştuğu gibi, üremi , diabetik ketoasidoz , karaciğer rahatsızlıkları , kronik pulmoner hastalıklar , mide rahatsızlıkları gibi sistemik nedenlerle de görülebilir.
Diş hekimleri ağız kokusunun, lokal mi, yoksa sistemik faktörlere mi bağlı olduğunu tespit etmeli ve doğru teşhisi koyup ona göre tedavi yöntemini belirlemelidir.
Solunum sisteminden gelen hava , ağızdan dışarı yayılırken oral kavitedeki (ağız boşluğu) kötü kokulu uçucu karışımla birleşerek dışarı çıkar ve kişilerin kendisini de, çevresini de rahatsız eden hoş olmayan kokular oluşur.
Bu konuda yapılan araştırmalar sonucunda ağız kokusu vakalarının çoğunluğunun oral kaviteden kaynaklandığı tespit edilmiştir.
Kötü ağız kokusunun oluşmasına etki eden faktörler arasında, tükürüğün önemli rol oynadığı kabul edilmektedir.
Sağlıklı ağızdan alınan tükürüğe göre , periodontitisli ağızlardan alınan tükürüğün daha hızlı kokuştuğu belirtilmiştir.
Aktif periodontitisli hastalardan alınan tükürükte çok parçalanmış epitel hücresi vardır . Ve bu hücreler önemli ölçüde bakterilerle kaplıdır. Ayrıca tükürükte zarar görmüş lökositler de mevcuttur. Lökositler, çok miktarda kükürt taşıyan aminoasitlere sahiptir ve bunlar uçucu sülfür bileşiği üretiminde kullanılırlar. Lökositler, periodontal hastalıklar sırasında göç ederek , periodontal hastalıklı bireylerin tükürüklerinda artarlar.
Hem oral mukazadan serbest epitelyal hücreler , hem mikroorganizmalar, hem de lökositler bakteri plağına dahil olup dilin arka yüzüyle , dişlerin fizyolojik ve mekanik temizlemeye uygun olmayan bölgelerinde toplanır. Periodontitisli hastalarda bu duruma bir de dişetlerinden oluşan kanamanın eklenmesi ile tablo daha da ağırlaşır.
Ağız kokusu oluşumu tükürük akımının azalması , uzun süre besin ve sıvıların alınmamasına da bağlıdır.
Uyku hali buna iyi bir örnektir. Sabah kalkınca hissedilen ağız kokusu bu durumla ilgilidir.
Aşırı tütün içimi, özellikle sigara tüketimi yalnızca kötü kokulu nefes oluşturmakla kalmayıp , bir de kıllı dil durumuna yol açar ki bu da besin artıklarının ve tütün kokusunun tutulmasına neden olur. Ayrıca tükürük salgısında azalma ve hastalık durumunun şiddetle artışına neden olur. Dilin arka bölümü mekanik olarak temizlenemediği için birikimler orada oluşur. Çoğu ağız kokusu durumlarının tedavisine dilin fırçalanması ile başlanır.
Protez dişler, uygun yapılmamış kuron ve köprüler, ağız dokusuna uygun olamayan materyaller de ağız kokusunu oluşturan faktörlerdendir.
Halitozis oluşturabilecek diğer durumlarsa postnatal sızmayla karakterize kronik sinüzitis , faranjitis, tonsillitis, sifilitik ülserler, burun tümörleri , ağız tümörleri , kronik bronşitis ve orofarengial kavitelerin habis neoplazmalarıdır.
Nefesteki kokunun yoğunluğu yaşla birlikte artar. Ayrıca farklı yaş grupların spesifik ağız kokuları tespit edilmiştir.
Buna göre yaşları 2-5 yıl arasında değişen küçük çocuklar, tonsillerinde barınan besin ve bakterilerden ötürü oluşan bir ağız kokusuna sahiptir.
Orta yaş grubundaki kişilerde çok şiddetli biçimde sabah nefes kokusu oluşur.
İleri yaş grubundakilerde ise ağız kokusu temiz olmayan protez ve akışkanlığını yitiren tükürüğün kokuşmasından kaynaklanır.
Sistemik hastalıklar sonucunda da ağız kokusu oluşur. Bu durumun en iyi bilinen örneği diabettir. Bu hastalarda ağızdan aseton , tatlı, meyva kokusu duyulur.
Nefesteki amonyak ve idrar kokusu , üremi ve böbrek yetmezliğini akla getirmektedir.
Ciddi karaciğer yetmezliğinde nefes tatlımsı bir amin kokusu , taze kadavra kokusuna benzemektedir.
Tatlı bir asit kokusu, akut romatizmal ateşi çağrıştırır. Kötü kokuşmuş nefes , çürümüş et kokusuna benzer , bu da akciğerin apseleşmesine ya da bronş iltihabının yayılmasıyla oluşan bronşiyektaziye işaret eder.
Gastrointestinal bozukluklarda da nefes kokusu kötüdür. Duygusal yıkımlar da sindirimi etkiler ve vücut kimyası bazen nefesi etkileyebilir.
C vitamini yetersizliği ile oluşan Kronik skorbüt hastalığı olan kişilerde de kötü kokulu nefese rastlanır.
Yenilen yiyecekler de ağız kokusunda önemli rol oynar. Bir vejeteryan, çok fazla et yiyen bir kişiden daha az halitozise sahiptir. Çünkü sebzelerde protein maddelerin yıkım ürünleri çok azdır.
Et genellikle yağ içerir ve gastrointestinal sistemde oluşan uçucu yağ asitleri kana absorbe edilip nefesle salgılanır. Sarımsak, soğan , pırasa, alkol vb. maddelerin dolaşım sisteminde önce absorbe edilip sonra da akciğerlerce hava olarak dışarıya verilmesiyle kötü koku oluşur. Aşırı alkol içimi mikrobiyal floranın değişiminde başlıca rol oynar ve halitozis oluşturan koku fermente edici organizmaların poliferasyonuna neden olur.
Açlıkta oluşan ağız kokusu; pankreatik sıvının midede açlık periyodunda bozuşmasından kaynaklanır. Bu kokunun giderilmesi kolaydır. Hatta diş fırçalamasıyla bile ortadan kaldırılabilir.
İlaçların sistemik etkisine bağlı olarak da halitozis oluşabilir. Bazı antineoplastik ajanlar, antihistaminler, amphetaminler, trankilizanlar, diüretikler, fenotiaminler , atropin benzeri ilaçlar tükürük üretimini azaltırlar ve böylece oral kavitenin kendi kendini temizleme yeteneği azalmış olur ve buna bağlı halitozis oluşur.
Yaşlanma, çok sigara içimi , tükürük bezi aplazisi, 800 raddan fazla radyasyon tedavisi, kadında menopoz, yüksek ateş, dehidratasyonlu sistemik ve metabolik rahatsızlıklar, aşırı baharat kullanımı ağız kuruluğuna neden olur ve bu yüzden de halitozis oluşur.
Diş hekimi ağız kokusunun tanımını yapmak için önce iyi bir muayene yapmalı, aldığı anamnezleri dikkâtlice incelemeli , basit yöntemlerle koku ayrımını yapmalıdır.
Sistemik hastalıklarda oluşan kokular için medikal konsültasyona gidilmelidir. Kokuların lokal ya da sistemik faktörlerden oluştuğunun belirlenmesi oral kaviteden veya akciğerlerden kaynaklandığının belirlenmesi için hastaya basit bir yöntem uygulanır.
Diş hekimi hastadan dudaklarını sıkıca kapatmasını ve nefesini burun deliklerinden bırakmasını ister. Bu durumda koku on cm. uzakta duran başka bir kişi tarafından değerlendirildiğinde, koku varsa sistemik faktörlerden kaynaklanıyor demektir.
Hasta parmakları ile burnunu tıkayıp , dudaklarını da kapatıp soluk vermeyi bir an için durdurduktan sonra açıp soluk verdiğinde koku ağız yoluyla ortaya çıkıyorsa kokunun oral kavitedeki lokal faktörlerden kaynaklandığı söylenebilir.
Koku bu şekilde basit bir yöntemle değerlendirilebileceği gibi, denemesi ve tekrarı kolay olan gaz ölçen monitörlerle de ölçülebilir. Yapılan klinik çalışmalarla lokal faktörlerin neden olduğu ağız kokusu olgularının %90'nın başarı ile tedavi edileceği tespit edilmiştir.
Patolojik ve nonpatolojik orijinli halitozis genellikle patolojik durumun tedavi edilmesi ve oral hijyenin iyi derece de yerine getirilmesi ile düzelir.
Periodontal ceplerin yok edilmesi , oral hijyenin geliştirilmesi gıda birikimine sebep olan yerlerin düzeltilmesi, çürük dişlerin tedavisi , restorasyonun mümkün olmadığı durumlarda diş çekimi , diş eti hastalıklarının tedavisi ile ağız kokusu ortadan kaldırılır.
Yemek sonrası dil ve dişlerin fırçalanmasıyla da ağız kokusu etkili oranda azaltılabilir.
Ağız kokusunu oluşturan bileşenlerin birincil alanı dildir. Sabah şiddetli ağız kokusundan şikayet eden kişilerde dişlerin ve dilin yemek sonrası fırçalaması ve ağzın bir gargara ile çalkalanması ile sorun kontrol altına alınabilir.
Protez kullananlar protezlerini fırçala¤¤¤¤¤ ve dezenfektan solüsyonlarda tutarak temizlemelidirler.
Ağız kokusunu önlemek için doğal kaynaklardan da yararlanılabilir. Nane bunlardan biridir. Naneli sakızlar, şekerler kullanılabilir. Nanenin tükürük üzerinde de etkisi vardır. Naneli ürünlerin emilmesi tükürük oranını artıracak, tükürüğün alışkanlığını düzenleyecek , yiyecek artıklarının böylelikle uzaklaşması bir ölçüde sağlanacaktır.
Sakız çiğnemek, çiğneme kasları , yanak ve dilin çiğneme hareketleri ile yakından ilgilidir. Sakız besin artıklarının taşınması ve uzaklaştırılması ile oral kavitenin temizlenmesini sağlar.
Ağız suları, kokulu ürünler, naneli ağız spreyleri nefesteki kokuyu geçici olarak önlemeye yarayacaktır.

Dişlerinizin kötü görüntüsünden kurtulun

Lamine yöntemi, birçok diş bozukluğuna uygulanabilen kozmetik bir çözüm. Tırnak kalınlığında, istenen renk, boy ve formda özel olarak hazırlanmış porselen yaprakların dişlerin ön yüzüne yapıştırılması esasına dayanıyor.
Birçok diş bozukluğuna uygulanabilen kozmetik yöntem Lamine Yöntemi dişte oluşan çirkin görüntülerin saklamaya imkan sunuyor. Uygulamaya dair soruları Dentalform'dan Diş Hekimi Şölen Arslan'a cevapladı:
Lamina yönteminde uygulama nasıl gerçekleşiyor?
Porselenden imal edilen ve yaprak dediğimiz tabakalar, çok ince, ortalama 0,7 mm kalınlığında oluyor ve bu yapraklar ışık geçirgenliğine sahip.
Öncelikle kişinin ağız ve diş yapısına göre, hastanın kendi dişlerinden ölçü alınarak tasarlanıyor. Laboratuar ortamında döküldükten sonra tek tek dişler üzerine yapıştırılıyor.
Porselen tabakaların dişlere tamamen uyumu gerekiyor mu?
Bu çok önemli onun için de oldukça hassas bir teknik. İyi bir klinik ve laboratuar çalışması gerektiriyor.
Hekimin ve diş teknisyeninin bu konu üzerindeki teknik bilgisinin, estetik görüşünün yeteneğinin gelişmiş olması da başarı oranını artıran faktörler.
Tedavi ne kadar sürüyor?
Tedavinin laboratuar aşaması 7/10 gündür. İyi bir ağız bakımıyla yıllarca kendi dişiniz gibi kullanılabiliyor.
Kimlere uygulanabilir?
Aslında birçok problem bu yöntemle çok kısa sürede çözüme kavuşmuş oluyor.
Ön dişlerinde kırık olanlar, dişleri arasında renk farklılıkları olanlar, çarpık dişleri olanlar, diş araları açık olanlar… Hemen herkese yapılabilir.
Güzel bir gülüşe sahip olmayı herkes ister. Uygulanan bu yöntem ile güzel gülüşe sahip olmak arasında bir ilişki var mı?
Güzel gülüş dediğimiz geniş bir U şeklinde olan gülüştür. Bu yöntemle dişler hiçbir şekilde zarar görmüyor.
Çünkü çok ince dökülüyor bu porselen tırnaklar ve üzerinde aşındırma yapmadan dişe yapıştırılıyor. U formunu oluşturmak için üst ön sıradaki dişlerin boyuyla oynanabiliyor.
Ön dişlerin üzerine yapışan yapraklar dudakları da çok hafif kaldırıyor. Bu da ağıza hoş bir form katıyor.

Ayrıca uygulamaya geçmeden önce plot bir tasarımla tedaviden ağzınızın ve dişlerinizin nasıl görüneceği hakkında fikir sahibi olabiliyorsunuz.
Avantajlarından söz eder misiniz?
Dişi en iyi koruyabilen ve kısa süren bir tedavi yöntemidir. Porselen tabakalar çok doğal görünür ve dişlerle bütünleşir.
Çok iyi cilalanmış porselen yüzeyi nedeniyle diş taşı oluşumu çok nadir görülür. Kahve, çay gibi içecekler yüzünden renk değiştirmez.
Mineye sıkıca yapıştırıldığından kırılmaya karşı dirençlidir. Her şeyden önemlisi dişlerin doğal yapısı bozulmaz ve istenilen estetik özelliklere göre bir form oluşturmaya izin verir.
Diş hiçbir şekilde zarar görmüyor mu tabakaları yapıştırırken?
Sadece genel bir diş temizliği yapılır ve hiçbir dişin kesilmesine, küçültülmesine gerek kalmadan yöntem uygulanır.
Dezavantajı var mı?
Dezavantajı neredeyse hiç yok. Yöntem, dişlerinizin sağlığını ve görünüşünü en az 10 yıl korumanızı da sağlıyor.
Lamine yöntemi kimlere uygulanabilir?
- Kırık veya çarpık dişleri olanlar
- Dişler arasında seviye ve renk farklılıkları olanlar
- Diş aralarında açık bulunanlar
- Hatalı fırçalama nedeniyle ön yüzeyleri aşınmış dişlere sahip olanlar
- Dişlerinin renginden memnun olmayan kişiler
- Dişlerinin şeklinden memnun olmayanlar(uzun, kısa, küçük dişleri olanlar)
- Güldüğünde dişeti normalden fazla görünen kişiler.

Ramsay Hurt Sendromu İle İlgili Bilgiler

Ramsay Hurt sendromu yüz sinirlerinde oluşan ve yüz kaslarında güçsüzlüğe ve kaşıntıya neden olan bir enfeksiyondur. Rahatsızlığın nedeni varicella-zoster virüsüdür. Aynı virüs su çiçeğine de neden olmaktadır.

Su çiçeği iyileştikten sonra virüs sinirlerde barınmaya devam eder. Yıllar sonra virüs tekrar aktif hale gelebilir. Eğer virüs aktif hale gelirse yüz sinirlerini etkiler ve sonuç olarak Ramsay Hurt sendromu ortaya çıkar.

Ramsay Hurt sendromu bazen çok ciddi olabilir. Belirtiler kişiye inme ile karşı karşıya kaldığı hissini verebilir. Buna karşın çoğu zaman rahatsızlığın tedavisi bulunmaktadır. Bazen rahatsızlık kaslarda güzsüzlüğe ve işitme kayıplarına neden olabilir.

Ramsay Hurt sendromunun belirtileri kulak kanalında, kulak çevresinde ve ağız ile dilde uçukların ve kızarıklıkların oluşması, yüz kaslarında güçsüzlük, tek gözü kapamada zorluk, işitme kaybı, kulak ağrısı, kulak çınlaması ve tat alma suyusunda değişiklik olarak ortaya çıkabilir.

Rahatsızlığın tedavisinde Zovirax, Famvir ve Valtrex gibi bazı antiviral ilaçlar, kortikosteroitler, vertigo hissini azaltmak için Valium ve ağrı kesiciler kullanılmaktadır. Yüz kaslarında gerçekleşen güçsüzlükler için fiziksel terapi uygulanabilir.

Kafa Travmalarına Karşı İlk Yardım

Birçok kafa travması genellikle ufak ve önemsizdir ve hastaneye yatırılmayı gerektirmez. Buna rağmen eğer aşağıdaki belirtileri gözlemlenirse mutlaka 122 acil servisi arayıp yardım isteyiniz.

-Yüzde ve kafada kanama

-Burun ve kulaktan kan gelmesi

-Aşırı baş ağrısı

-Bilinç kaybı ve göz altlarında kararma

-El ve ayaklarda güçsüzlük

-Devamlı kusma

-Konuşmada bozukluk ve ataklar

Ciddi kafa travmaları oluşursa aşağıdaki adımları takip edin.

-Yaralıyı hareket ettirmeyin. Tıbbi yardım gelene kadar yaralının kıpırdamasına izin vermeyin.

-Kanamaları durdurun. Eğer yarada aşırı kanama söz konusu ise yaranın üzerine temiz bir bezle baskı uygulayın.

-Eğer kişi bilinçsiz olarak yatıyorsa ve nefes almıyorsa kalp masajı uygulayın.

Kemik Çatlaklarına Karşı İlk Yardım

Kemiklerde oluşan çatlaklar acil tıbbi yardım gerektirir. Kemiklerde oluşan çatlaklar büyük bir travmanın veya sakatlanmanın sonucunda oluşabilir ve bu gibi durumlarda yaralının acil tedaviye ihtiyacı vardır.

Eğer yaralı;

1-Size cevap vermiyorsa, hareket etmiyorsa ve nefes almıyorsa,

2-Ağır bir kanama söz konusu ise,

3-Travma söz konusu olan bölgeye uygulana hafif bir basınç ağrıya neden oluyorsa,

4-Eklemlerde sakatlanma varsa,

5-Kemik deriyi deldiyse,

6-Yaralının boynunsa veya başında kırık olduğundan şüpheleniyorsanız mutlaka 112 acil servise haber verin ve yardım isteyin.

Acil yardım gelene kadar yaralıyı kesinlikle yerinden kıpırdatmayın ve aşağıdaki adımları takip edin.

1-Kanama varsa yaralı bölgeye temiz bir bezle baskı uygulayarak kanamayı durdurmaya çalışın.

2-Yaralı bölgeyi sabit hale getirin ve yaralıyı kıpırdatmamaya dikkat edin.

3-Acil yardım gelene kadar yaralının ağrılarını dindirmek için şiş bölgelere soğuk kompres uygulayın.

4-Yaralının şoka girmesini önlemek için yaralının başını vücudundan alçak bir yerde ve ayaklarını kalp hizasının üzerinde tutun.

Omurga Sakatlanmalarına Karşı İlk Yardım

Eğer yakınınızda bir kişinin omurgasını sakatladığını düşünüyorsanız hastayı kesinlikle yerinden oynatmayın. Kişinin yerinden oynatılması ciddi komplikasyonların ortaya çıkmasına neden olabilir.

Eğer çevrenizdeki kişi;

1-Boyun ve sırtında aşırı ağrıdan şikayet ediyorsa,

2-Boynunu oynatamıyorsa,

3-Eklemlerini ve idrar ile dışkısını kontrol edemiyorsa omurgasını incitmiş olabilir.

Eğer çevrenizdeki kişi omurga sakatlanması yaşıyorsa;

1-122'yi arayın ve yardım isteyin.

2-Hastayı hareket ettirmeyin. Boynunun yan taraflarına havlu koyun ve boynu hareket ettirmeyin.

3-Eğer hasta nefes almıyorsa kalp masajı uygulayın. Buna karşılık başı kalp masajı sırasında oynatmamaya dikkat edin.

4-Eğer hasta kask takıyorsa kesinlikle kaskı çıkarmayın.

5-Eğer hasta kusuyorsa ve hastayı kesinlikle hareket ettirmeniz gerekiyorsa başka bir kişinin yardımı ile hastanın başını hareket ettirmeden çevirmeye çalışın.

Hareket Hastalığına Karşı İlk Yardım

Hareket hastalığı kişinin herhangi bir ulaşım aracına binmesi halinde mide bulantıları yaşaması ile karakterize edilir. Mide bulantıları aniden oluşabilir ve kişi bu bulantıların sonucunda kusabilir.

Hareket rahatsızlığınız varsa bu durumu önceden bazı tedbirler alarak önleyebilirsiniz. İşte bu tedbirlerden bazıları;

1-Ufuk çizgisine odaklanın ve tabelaları okumayın.

2-Başınızı sabit tutun.

3-Aşırı baharatlı ve yağlı yiyeceklerden ve alkolden kaçının.

4-Seyahatten bir saat kadar önce reçetesiz bir antihistamin ilacı alabilirsiniz.

5-Kraker yiyin. Krakerler midenin reaksiyon göstermesini engeller.

Akıllı Yara Bandı Hakkında Bilgiler

Vücudumuzdaki derin yaraların iyileşmesi uzun sürebiliyor. İyileşme süreci zahmetli olabiliyor: Yara bandı yapıştırılan yaranın iltihap kapıp kapmadığını anlamak için sık sık bandın değiştirilmesi ve yaranın gözden geçirilmesi gerekiyor.

Almanya'nın teknoloji ve bilimsel araştırma kurumu Fraunhofer'in Münih'teki EFMT Araştırma Merkezi'nde geliştirilen bir yara bandı bütün bunlara hiç gerek bırakmıyor.

Yara iyileşme sürecindeyse, bir enfeksiyon oluşmadıysa bandın rengi değişmiyor. Enfeksiyon söz konusu ise yara bandı mora dönüşüyor. Yeni keşif, özellikle iyileşmesi uzun zaman alan büyük yaralarda takibi kolaylaştırıyor.

İltihabı nasıl haber veriyor?

Fraunhofer EFMT Araştırma Merkezi'nden Dr. Sabine Trupp, seri üretime geçmek için özel sektör temsilcileriyle görüşmelerin sürdüğünü belirterek yara bandının çalışma esasını şöyle anlatıyor:

"Cildin pH değerlerine göre rengini değiştiren bir madde geliştirdik. Bunu yara bandına entegre ettik. Sağlıklı cildin pH değeri genelde 5'in altında. Bu değerin yükselmesi, asitten baz seviyesine geçiş anlamına geliyor. Bir başka ifadeyle yaranın enfeksiyon kapma ihtimali artıyor. pH değeri 6,5 - 8,5 arasındaysa yara enfeksiyon kapmış demektir. Yara bandı mor rengi alarak iltihabı haber veriyor."

Deutsche Welle

Burun Kanamalarına Karşı İlk Müdahale

Burun kanamaları oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Çoğu vakada burun kanamaları ciddi bir sağlık sorununun belirtisi değildir. Buna karşılık bazı durumlarda kanamalar ciddi sağlık sorunlarının habercisi olabilir.

Burun kanaması durumunda yapılması gerekenler;

1-Doğru oturun ve öne doğru eğilin. Düz oturarak burnunuzdaki damarlara yapılan basıncı azaltmış olursunuz. Öne doğru eğildiğinizde kanı yutmaktan kurtulabilirsiniz.

2-Burnunuzu sıkın. Baş ve işaret parmağınızla burnunuzu sıkın ve ağzınızdan nefes alın. Bu işlemi 10 dakika kadar uygulamaya devam edin.

3-Kanama durduktan sonra burnunuzu silmeyin ve sümkürmeyin. Bu durum kanamanın tekrar başlamasına neden olabilir.

4-Eğer kanama tekrar başlarda burnunuzu temizlemek için sümkürün ve oksimetazolin içeren burun spreyleri kullanın.

5-Kanama 20 dakikadan uzun sürerse ve burun kanamaları herhangi bir sakatlanma sonucu oluştuysa mutlaka tıbbi yardım alın.

İnmelere Karşı İlk Yardım

İnme beyine giden normal kan akışında aksamalar olduğu zaman ortaya çıkan ciddi bir sağlık sorunudur. Dakikalar içerisinde beyindeki hücreler gerekli besin değerlerini alamayarak ölmeye başlar.

İnme derhal acil tıbbi destek gerektiren bir sağlık sorunudur. Hasta ne kadar erken tedavi altına alırda beyine gelen hasar o kadar az olmaktadır.

İnmenin belirtileri şunlardır;

1-Yüz, kol ve bacaklarda ani güçsüzlük ve uyuşukluk

2-Görüşte bulanıklık, özellikle sadece bir gözde görüş kaybı

3-Konuşma yetisini kaybetme ve konuşmada zorluk çekme

4-Ani ve şiddetli baş ağrısı

5-Baş dönmesi ve bayılma

İnmeye neden olan risk faktörleri arasında yüksek kan basıncı, daha önce inme geçirmiş olma, sigara içme, diyabet ve kalp rahatsızlıkları gelmektedir. İnme riski ilerleyen yaşla beraber artış göstermektedir.

Güneş Yanıklarına Karşı İlk Yardım

Güneş yanıklarının belirtileri, güneşe uzun süre maruz kalmanın ardından birkaç saat içerisinde ortaya çıkar. Güneş yanıklarının belirtileri ciltte ağrı, yanma, şişme, kızarıklık ve cildin su toplaması olarak ortaya çıkabilir. Güneş ışınları genelde bütün cildi etkilediği için güneş yanıkları baş ağrılarına, ateşe ve yorgunluğa neden olabilir.

Eğer güneş yanıkları ile karşı karşıyaysanız;

1-Soğuk bir duş alın. Bunun yanı sıra cildinize ıslak havlu ile kompres yapabilirsiniz.

2-Cildinize birkaç gün boyunca aloe vera ve nemlendirici sürün.

3-Yanıkların çabuk iyileşmesi için ciltteki su toplamalara dokunmayın ve cildinizin enfeksiyon kapmasını engelleyin. Eğer kabarcıklar kendiliğinden patlarsa bu bölgelere antibakteriyel krem sürün.

4-Eğer yanıklar ağrılara sebep oluyorsa reçetesiz ağrı kesiciler kullanın. Buna karşılık çocuklara ağrı kesici verirken dikkati olun ve aspirin içeren ağrı kesicileri çocuklara vermeyin.

Zehirlenmelere Karşı İlk Yardım

Bazı diğer rahatsızlıkların belirtileri zehirlenme belirtileri ile karşıtırılabilir. Alkol intoksikasyonu, inme, insülin reaksiyonu bu rahatsızlıklardan bazılarıdır.

Zehirlenme belirtileri;

Bazı zehirli içeceklerin içilmesi sonucu ağız ve dudaklarda yanma hissi

Kimyasal madde kokan ağız

Kişinin kıyafetlerinde kimyasal kokusu

Boş ilaç şişeleri

Kusma, solunum problemleri, uykusuzluk, bilinç bozuklukları

Eğer çevrenizdeki birisi zehirlenme sorunu ile karşı karşıya ise ilk olarak 112 acil servisi arayın.

Acil servisin gelişini beklerken;

1-Eğer kişi zehirli karbon monoksit gibi zehirli gaz solumuşsa hemen yaralıyı temiz havaya çıkarın.

2-Eğer kişi zehirli bir madde yutmuşsa ağızda kalan parçaları hemen temizleyin.

3-Eğer zehirli madde evde bulunan bir kimyasalsa şişenin üzerindeki yazıları okuyun ve zehirlenme durumunda yapılması gerekenleri uygulayın.

4-Eğer zehirli madde kişinin kıyafetleri üzerine dökülmüşse kıyafetleri çıkarın ve kişinin duş almasını sağlayın.

5-Yaralının nefes aldığından emin olun. Eğer yaralı nefes almıyorsa kalp masajı uygulayın.

Sakral Gamze Nedir?

Sakral gamzeler belin kuyruk sokumunun üzerinde doğuştan bulunan gamzelerdir. Sakral gamzeler genellikle ufak ve belirsizdir. Bununla beraber bazı durumlarda sakral gamzelerin bulunduğu bölgelerde kıl oluşabilir.

Çoğu zaman sakral gamzeler zararsızdır ve tedavi gerektirmez. Bazı nadir durumlarda sakral gamzeler omurga sorun olduğunun göstergesi olabilir. Bu ihtimali ortadan kaldırmak için çocuğunuza bazı testler yaptırmanız gerekebilir.

Rebound Baş Ağrısının Nedenleri, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri

Rebound baş ağrıları aşırı alınan baş ağrısı ilaçları nedeni ile ortaya çıkar. Ağrı kesiciler bazı durumlarda baş ağrılarını yatıştırabilir. Buna karşın bu ilaçlar birkaç günden fazla kullanılırsa rebound baş ağrıları ortaya çıkabilir.

Rebound baş ağrılarının ortaya çıkma sıklığı ağrı kesicilerin kullanım sıklığına bağlı olarak değişiklik gösterir. Rebound baş ağrıları her gün sabah kalktıktan sonra ortaya çıkar ve gün boyu devam eder. Rahatsızlığın diğer belirtileri mide bulantısı, anksiyete bozukluğu, hafıza bozuklukları, iritasyon ve depresyon olarak ortaya çıkar.

Rebound baş ağrılarının nedeni tam olarak bilinmemektedir. Buna karşın doktorlar devamlı olarak kullanılan ağrı kesicilerin beyindeki ağrı reseptörlerinde değişikliğe neden olduğunu düşünmektedir. Rebound baş ağrıları baş ağrısı ilacı kullanan herkeste ortaya çıkabilir.

Rahatsızlığın belirtilerini ortadan kaldırmak için ağrı kesici kullanımı bırakılmalıdır. Ağrı kesicileri bir anda bırakmak zor olabilir. Ağrı kesici bırakıldığında mide bulantısı, uykusuzluk, kabızlık, rahatsızlık hissi, sinirlilik gibi yoksunluk belirtileri ortaya çıkabilir. Bu süre 10 gün içerisinde düzelir ve baş ağrılarında giderek azalma gözlemlenir.

Raynoud Hastalığı Nedir, Nedenleri Ve Belirtileri Nelerdir?

Raynoud rahatsızlığı parmak, ayak parmağı, burun ve kulak gibi vücudun bazı bölgelerinde uyuşukluk ve soğukluk hissinin oluşmasıdır. Bu durumun nedeni hava sıcaklığında gözlemlenen düşüş ve strestir. Raynoud sendromu halinde cilde kan ulaştıran ufak damarlar daralır ve kan dolaşımı azalır.

Rahatsızlık kadınlarda ve soğuk bölgelerde yaşayan kişilerde daha sık gözlemlenir. Raynaud rahatsızlığı soğuk el ve ayaklara sahip olmaktan daha öte bir rahatsızlıktır. Rahatsızlığın belirtileri soğuk eller ve ayak parmakları, stresin ardından el ve ayaklarda uyuşukluk hissi olarak tanımlanabilir. Rahatsızlığı geçiren kişilerde atak sırasında etkilenen bölgeler beyazlaşır ve bu bölgelerdeki duyu hissinde azalma gözlemlenir.

Rahatsızlığın nedeni tam olarak bilinmemektedir. Bununla beraber stresin ve soğuk havanın rahatsızlığa neden olduğu düşünülmektedir. Rahatsızlığın tedavisinde bazı ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaç tedavilerinin arasında kalsiyum kanalı blokerları, alfa blokerları, vasodilatörler, beta blokerlar yer almaktadır.

Miyop Göz Bozukluğu İle İlgili Bilinmeyenler

Miyop sık karşılaşılan bir göz bozukluğudur. Miyop olan kişi yakındaki objeleri iyi görebilirken uzaktaki objeleri görmekte zorluk çeker. Miyopun derecesi kişinin uzaktaki objelere odaklanabilme yeteneğini gösterir. İleri derecede miyop olan kişiler sadece çok yakındaki objeleri kolayca görebilirler.

Miyop yavaşça ilerleyen bir bozukluktur genellikle çocukluk ve gençlik yıllarında oldukça ilerler. Miyopun belirtileri uzaktaki objeleri bulanık görme ve baş ağrısı olarak ortaya çıkabilir. Miyop göz merceğinde oluşan refraktif bir hatadır.

Miyop tedavisinde birkaç değişik yöntem kullanılır. İlk olarak göz bozukluğunu düzeltmek için gözlük ve kontak lens gibi tedavi yöntemleri kullanılır. Gözlük ve kontak lens kullanmak istemeyen kişiler için gözdeki lensleri düzeltici ameliyatlar uygulanmaktadır.

Sindirim Sistemi İçin Faydalı Gıdalar

Gece arkadaşlarınızla eğlenmek için dışarı çıktığınızda içeceğiniz gazlı veya alkollü içecekler midenizi rahatsızlık etmekten başka bir işe yaramaz. Mide sorunlarında ve sindirim sistemi problemlerinde kurtulmak için bazı sağlıklı gıda ve içecekleri tüketmeniz gerekmektedir. İşte sindirim sisteminiz için faydalı olabilecek birkaç öneri;

Lifli Gıdalar Tüketin: Lif bakımından zengin bir beslenme programı kabızlık gibi sindirim sistemi problemlerini ortadan kaldırmaya yardımcı olacaktır. Sağlıklı bağırsaklar için daha fazla kahverengi pirinç, tahıl, meyve, yulaf ve fasulye tüketmeye özen gösterin.

Bol Sıvı Tüketin: Özellikle her gün 8-10 bardak su içmeye özen gösterin. Bol sıvı tüketmek dışkı atılımını kolaylaştırarak sindirim sisteminize yardımcı olur. Lifler midede bir sünger görevi görürler ve yeterli miktarda sıvı tüketmediğiniz taktirde lifler görevini yerine getiremez. Bu durum da kabızlık ile sonuçlanabilir.

Yağlı Gıdalardan Uzak Durun: Yağlı gıdalar sindimi oldukça zor olan besinlerdir ve midenizde ağrı ve mide ekşimesi gibi sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Yağlı gıdalardan uzak durarak mide sorunlarının büyük ölçüde önüne geçebilirsiniz.

Doğru İçecekleri Tercih Edin: Kafeinli içecekler ve gazlı içecekler mide asidinin çoğalmasına ve mide ekşimesi sorununun ortaya çıkmasına neden olur. Bu nedenle aşırı miktarda gazlı ve kafeinli içecekler tüketmemeye özen gösterin. Gazlı ve kafeinli içecekler yerine sindirim sisteminizin daha iyi çalışmasına yardımcı olacak bitkisel çayları tercih edin.

Yoğurt Tüketin: Probiyatikler mide ve sindirim sistemi için faydalı bakterilerdir. Bu nedenle probiyotik bakımından zengin olan yoğurtları düzenli olarak tüketmeye özen gösterin.

Kemikte Paje Hastalığı Hakkında Bilgiler

Kemikte ortaya çıkan paje hastalığı kemiklerin kırılma ve tekrar kaynama durumunu etkileyen bir rahatsızlıktır. Sağlıklı bir kemik metabolizmasında eski kemikler düzenli olarak yenileri ile değiştirilir. Kemikte paje rahatsızlığı durumunda eski kemiklerin kırılarak yeni kemiklerin oluşması aksamaya uğrar. Zaman içerisinde rahatsızlıktan etkilenen kemikler hassaslaşır ve kemiklerde şekl bozuklukları ortaya çıkabilir.

Rahatsızlıklık ilerleyen yaşlarda daha sık gözlemlenmektedir. Kemiklerde oluşan paje rahatsızlığının belirtileri kemiklerde ağrı ve güçsüzleşme olarak ortaya çıkar. Boyunuz en son halini aldıktan sonra da kemikleriniz büyümeye devam eder. Kemik canlı bir dokudur ve zaman içerisinde kendisini yeniler. Bu yenilenme süresince oluşan aksamalar kemiklerde hasarların oluşmasına neden olur.

Paje rahatsızlığı tedavisinde farklı yöntemler izlenebilir. En yaygın tedavi yöntemi osteoporoz ilaçlarıdır. Bu ilaçlar kişide mide bulantısı gibi bazı yan etkilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bazı nadir durumlarda rahatsızlığın tedavisi için ameliyat prosedürüne başvurulmaktadır.

Kış Ayları İçin Sağlık Önerileri

Kış mevsimi geldi çattı. Bu mevsimde hepiminiz bildiği gibi enfeksiyon oranları diğer aylara oranla gözle görülür bir şekilde artış göstermektedir. Bu nedenle kış aylarında yediklerimize ve içtiklerimize daha fazla özen göstermemiz gerekir.

İlk olarak kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmek oldukça önemlidir. Bu aylarda kişinin beslenmesine daha fazla özen göstermesi gerekir. Kış aylarında özellikle sebze ağırlıklı beslenmek ve yeterli miktarda kuru meyve tüketmek bağışıklık sisteminizin güçlendirilmesine yardımcı olacaktır.

Kış aylarında karbonhidratlar enerji için oldukça önemlidir. Bu nedenle kış aylarında tahıl ve pirinç tüketimi oldukça önemlidir. Bununla beraber ballı veya balsız içilen yeşil çay ve bitkisel çaylar kişinin bu aylar boyunca vücudunu daha sıcak tutmasına yardımcı olacaktır. Biber, zencefil ve sarımsak gibi bazı baharatların kış aylarında kişiyi daha sıcak tuttuğu söylenmektedir.

Kışın dikkat edilmesi gerekn bir diğer önemli nokta da yazın olduğu gibi bol miktarda su tüketimidir. Bu aylarda da yaz aylarında olduğu gibi vücudun hidrasyonu oldukça önemlidir. Tabiki kış aylarında egzersiz yapmayı da unutmamak gerekir. Egzersiz yapmak sadece kalori vermenize değil vücudunuzu sıcak tutmanıza da yardımcı olur.

Obezitenin Nedenleri, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri

Obezite vücut kitlesinin oldukça yüksek olması ve vücuttaki yağ oranının da aynı seviyede yükselmesi ile karakterize edilen bir rahatsızlıktır. Obezite estetik kaygıdan öte bir sorundur. Kişinin bazı hastalıklara karşı daha hassas olmasına neden olan obezite oldukça ciddi komplikasyonlara yol açabilir.

Obezitenin belirtileri aşırı kilo, uyku problemleri, uyku apnesi, horlama, eklem ve sırt ağrıları, aşırı terleme,ciltte kızarıklık, nefes darlığı, yorgunluk ve depresyon olarak ortaya çıkabilir. Obezitenin en önemli nedenleri egzersiz eksikliği, sağlıksız beslenme,uyku bozuklukları, hamilelik, bazı ilaç tedavileri ve bazı medikal rahatsızlıklardır. Bununla beraber genetik etkiler de rahatsızlığın oluşumuna katkı sağlayabilir.

Obezite tedavisi ilk olarak beslenme alışkanlıklarına değişiklik, egzersiz yapma ve kio verdirici ilaç kullanma gibi prosedürleri gerektirir. Kişi kalori alımına dikkat ederek ve egzersiz yaparak aşırı yağ ve kilolarında kurtulabilir. Bununla birlikte bazı kilo vermeye yardımcı ilaç tedavileri de doktor kontrolünde uygulanabilir.